EVLİYA ÇELEBİ VE MALKARA


EVLİYA ÇELEBİ SEYAHATNAMESİ
MALKARA
Büyük gezgin Evliya ÇELEBÎ; hemen, hemen bütün Osmanlı Împaratorluğu’nu dolaşmış ve Malkara’yı da görmüştür. Malkara’nın 1.150 hanedan oluştuğunu, evlerinin kiremit örtülü, bakımlı bir şehir olduğunu Seyahatnamesinde belirtir. Ayrıca, şunları da ilave eder; “Gezdiğim yerlerden farklı bir yer Kömürhisar (Korudağı -Malkara).Çünkü burada büyükler gibi çocuklar da çalışıyor. Balı ve Kaşkavalı (Kaşar Peyniri) ünlü olan bu yerin Tabakhaneleri (Deri îmalathanesi) de pek ünlüdür. Bu tabakhaneler de derinin sepilenmesi için, köpek pisliği gereklidir. Sabah erkenden, eline bir sepet ve maşa alan her çocuk, sokaklarda köpek pisliği toplar. Doğru tabakhaneye götürür, böylece para kazanır. Ben bu işe şaştım.” Malkara’nın, Selanik’ten İstanbul’a giden eski yol üzerinde olması, konaklama yönünden önemli bir merkez olmasını sağlamıştır.
Malkara şehri:
Buna Rumca Megalo Gro yani (ulular ulusu) derler. Bunu İstanbul’a hücum ile harap eden Sırp Kralı Despot yapmıştır. 762 (M.1360) tarihinde Rumların elinden Gazi Hüdavendigar almıştır.Fakat Kosova vakasında Sultan Murat şehit olunca Cinevizliler yine buraları istila eylediler. Bunun üzerine Koca Lala-Şahin Paşa zapteylemiştir. Rumeli eyaletinde olup örfi hakimi var. Yüz elli akçelik kazadır. Sipahi kethüda yeri, yeniçeri serdarı, nakibüleşrafı var. Kalesi yıkılıp, yüzü güney doğuya bakar. Şehir yirmi iki mahalledir. Camilerinden (Gazi Orhan camii) kalabalık cemaati olan eski bir mabettir. Hanedanlarında, gelip geçene çeşitli nimetleri boldur. Çarşısı içinde akan

Hüsrev kethüda çeşmesinin tarihi şudur:

Bu Hüsrevane uyuna nedir didim tarih

Didi muverrih-i alim: (Bu ma-i kevserdir) Diğer bir çeşmenin tarihi: Ehl-i diller cem’olup tarihini (Kim içerse nüş canlar) didiler.
Doğrusu suyu ve havası güzel bir sevilen şehirdir. Beğenilenlerinden kokulu gömeç balı, tereyağı, üzüm bağı, beyaz yağlı çöreği, baharlı kabak böreği meşhurdur. Sanatlarının en güzel mahsulü, seyyahların ellerinde gezdirdikleri silahlardır ki ona zer-deste, çelenk, meçbek? derler. Bunların çeşitlerini kızılcık, şimşir, sentiyan, yeni dünya ve abanoz ağaçlarından bu şehirdeki olgun ustalar icat edip şehirden şehre hediye gönderirler. Gayet sanatlı olup (Malkara meçiği) adiyle meşhurdur. Bunların sarı, kırmızı ve baş kılıflı olanlarını çoğunlukla taze civanlar alıp kullanırlar. Bu şehrin hanedanları, kırmızı kiremit ile örtülü ve mamur, ahalisi dahi neşelidir.Şehir, İpsala’nın doğu tarafında olup araları bir konaktan gergindir. Güneyde Firecik, kuzeyde İnecik kasabalarıda birer konak toylalık şehirlerdir. Mezarlığında (Ümmi Baba) ziyaret yeri vardır.
Buradan kuzeye yedi saat gidip (İnecik kasabası)na vardık

İnecik Kasabası:
Marmara denizi kenarında bir mamur kasaba olup Sultan Bayezit ve Selim  vezirlerinden ve temiz Hazret-i Ebubekir sülalesinden vezir Kara-Piri paşanın yapısıdır. Hala onun vakfı olup mütevellisi örfi hakimdir. Yüz elli akçe payesiyle şerif kaza olup  Tekfur dağı kazası hekimbaşların hası olmakla, bu İnecik kazası dahi bazen ona katılır. Sipahi kethüda-yeri, yeniçeri serdarı Tekfur dağında oturur.Yeri geniş, ve verimli bir yerde olup bağlı bahçeli latif ve şirin bir bölgedir. Evleri kiremit örtülüdür. Çarşı içinde cemati bol bir camii vardır.
Hanları: Kara-Piri paşa hanı gayet mamur bir misafirhanedir. Bir ziyafet evi imareti vardır ki,o da merhum Kara-Piri Paşanın hayratındandır. Kış ve yaz, gelüp geçene birer bakır tepsi içinde her adama birer çorba tası buğday ve birer beyaz ekmek, her ocak başına birer yağ kandili,ve her ata birer torba yem, vakıf tarafından verilip mihmandarlar misafirlere yumuşak başlıkla muamele ederler. Doğrusu büyük hayırdır. Bir hamamı var ki, küçüktür.İki yüz adet, yani yetecek kadar esnaf dükkanları vardır.
Hülasa Gelibolu’dan çıkalıdan beri kah kuzeye doğuya, kah batıya ve güneye gidip bu köy ve kasabaları serseri gibi gezdikten sonra batıya gidip Edirne şehrine yöneldik. Evvela İnecik kasabasından kalkıp bağ ve bostanlar içinde tarlaları, güzel umumi yolları, beğenilen kazaları geçüp (Kırk kavak) köyüne geldik.Doğrusu kırk adet kavak ağaçları bir yere gelmiş, güya hiyaban olmuş.Bu çimenlik mesireye bitişik iki yüz evli, bir cami ve hanlı mamur köy olup (Gazi Durhan) evkafıdır. Mütevellisi,bu güzel şehre zabit ve hakimdir.(Durhan Bey ziyareti): Sultan Murad Hüdavendigar beylerinden Gazi Durhan beydir. Bu köy içinde Rahmet toprağında gömüldür. Buradan kuzeye giderek (Sarıyar) köyüne geldik. Bağ ve bahçeli, han ve camii mamur Müslüman köyüdür. Buradan kuzeye giderek (Cisr-i Ergene)kasabasına geldik. Edirne şehri nahiyelerinden mamur, bağ ve bağçeli, han ve camili, kırmızı kiremit örtülü, bin iki yüz evli bir kasaba olup, hakimi Fatih’in babası Sultan Murad Han evkafı mütevellisidir. Camii, hanı, hamamı, iki yüz adet dükkanları vardır.



Yorum bırakın